7 Şubat 2011 Pazartesi

Türk Futboluna ve Beşiktaş'a SESLENİŞ

Futbol ‘BİLİNÇLİ’ İzleyici ile Oynanır

Cuma ve Cumartesi futboldan  biraz uzak kaldım ama Pazar sabahına kadar kaydettiğim kaç tane futbol yorum programı varsa 7 saat boyunca hepsini tek tek izledim. Ancak, görüyorum ki birçok farklı takım taraftarı ve yorumcusu yine kendilerini futbolun içinde zannedip, bir o kadar dışında kalmışlar. İzin verirseniz her zamanki üslubumu içermeyecek olan bu yazıda bazı konulara açıklık getirmeye çalışacağım çünkü insanımızın buna gerçekten ihtiyacı var…

Beşiktaş!..

Futbola gönül verenler Beşiktaş’ın yapmış olduğu son transferler ile özellikle ikinci yarının başlamasıyla tarifi olmayan bir mutluluk içersindeler. Hatta birçoğu çok fazla eleştirdikleri Schuster’in oyun planını şu anda en iyi plan olarak adlandırmaya başladılar bile. Fakat şu var; Beşiktaş aslında iyi oynamıyor! Sadece aşırı hareketli ofans anlayışı ile iyi oynuyormuş gibi gözüküyor. Unutmayalım ki futbolda gol atmak, gol yemekten daha zordur aslında!..

Sayın Schuster’in Beşiktaş’a getirmiş olduğu ofans anlayışı şahsım dahil birçok taraftar tarafından saygı ile karşılanıyor ama bu takım hala defans yapmıyor ya da belli ki yapamıyor. Devamlı atak oynayan bir takım aynı kapasitede defans yapamıyorsa demek ki bir yerde bir problem var. Gözünüzün önüne öyle bir takım getirin ki; bu takım oyuncularının neredeyse en az beş tanesi dünya çapında futbolcular. Fakat Guti’ler ve Portekiz çetesini içinde barındıran ve TV’de daha şimdiden çok değerli yorumcuların(!) “UEFA kupasını alır!” diyebildikleri Beşiktaş, nasıl oluyor orası tam olarak belli değil, takıma daha bu sene “yeni yetme” olarak katılan ama potansiyelini Türk futboluna daha şimdiden ispatlamış olan Ersan’ın sakatlığıyla çöküşe geçebiliyor…

Bir şeyin iyi anlaşılması gerek; bir maçta top bir o kalede bir bu kalede ise bu oyun anlayışını benimseyen hangi takım olursa olsun, bırakın UEFA’yı, Spor Toto Süper Lig’inde bile sürpriz sonuçlar alabilir ve çok kısa bir zaman zarfı içerisinde koymuş oldukları hedefin ya da hedeflerin gerisinde kalabilir. (bkz. Beşiktaş)

Beşiktaş’ta alınması istenilen sonuçların alınamamasında en büyük pay sahipleri arasında maalesef ve yine, sığ taraftar bakışı ve her zaman kahramanını arayan spor medyamız yer almaktadır. Değeri ne olursa olsun, nerden gelmiş olursa olsun, CV’leri ne kadar kuvvetli olursa olsun üç beş tane yıldız alındı diye bir takımdan 17’de 17 yapması beklenemez çünkü Spor Toto Süper Lig’indeki takımlar sizlerinde hatırlayacağı üzere o iki üç sene evvelki takımlar değil… (Hatırlatalım bu lig daha geçen sene beşinci şampiyonunu çıkarttı). Üstelik o Real Madrid’i bütün dünya’nın gözleri önünde 5-0 yenen Barcelona bile bugün itibarıyla oynadıkları lig maçlarına bakıldığında daha dün 16’da 16 yapmıştır. 

O zaman hemen sormak gerekir; "Barcelona bunu yaparken yapmış oldukları atakların yanı sıra kendi liginde nasıl defans yapmış ve kaç gol yemiştir, Beşiktaş kendi liginde nasıl defans yapmaktadır ve her yeni maçta gol yemeyeceğinden nasıl ve kimler adları kadar emin olabilmektedirler?

Bir kez daha hatırlatmak isterim ki; Türkiye’de sahip çıkmışlık ve coşkulu oluş adına yıllardır karnesi yıldızlı pekiyili olan tek takım taraftarı vardır, o da Beşiktaş’tır. Yapılan yanlış ise taraftarın 90 dakika boyunca coşkulu oluşudur. Taraftar, Türkiye’de ve hatta dünyada eşi benzeri olmayan bu karakteristik yapısını rakip takım oyuncularını baskı altına almak gerektiği anlarda kullanamamaktadır maalesef. ("Olur mu biz bunu da yapıyoruz" dediğinizi duyar gibiyim...)

Beşiktaş taraftarı İnönü’deki maçlardan sonra evlerine gitsinler ve maçları tekrar izleyip kendilerine şu soruyu sorsunlar; “bu coşku ile acaba hangi rakip takım oyuncusunu en çok baskı altına almışızdır ya da herhangi birisini gerçekten de baskı altına alabilmiş miyizdir?”

Son olarak Beşiktaş’ın destekleyicisi olsun ya da olmasın her takım taraftarına hatırlatmak isterim ki, Portekiz Milli takımı Euro 2004’te üstelik de ev sahipliği yaptığı turnuvanın finalinde, katı defans anlayışını turnuvanın ilk maçından son maçına kadar uygulayan Yunanistan’a 1-0 kaybederek şampiyonluktan olmuştu. Bu örnek ile vurgulamak istediğim şey kesinlikle Beşiktaş'ın yıldız oyuncularının kalitesi değildir; Türkiye liginde geçen seneki şampiyon takımımız Bursaspor’un bu sene ofans yapamadıkları halde neden maç fazlasıyla da olsa şuan lider olduklarıdır.

O zaman izin verirseniz son bir soru: “Türkiye’de en iyi atak yapan takımlar mı lig’de daha üst sıradadırlar yoksa en iyi defans yapan takımlar mı? İyi futbol izlemek derdinde olan taraftarın heyecanına saygım sonsuz ama unutmayın ki burası Türkiye…

Sağlıcakla.

Sıkıntıların en büyüğünü iki kez son maçta şampiyon olamayarak yaşamış bir Fenerbahçe taraftarı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder