22 Kasım 2010 Pazartesi

Kayserispor - Galatasaray


Bu sene daha ilk kez stada gitme fırsatı buldum. İyi ki de gitmişim. Kayseri Kadir Has Stadının çimleri de düzelmeye başlamış, stat tamamen dolu, hava güzel geriye ne kalıyor güzel bir futbol. Ee bunuda nispeten gördük sayıyorum. Ama parantez açmak istediğim nokta şu; Kayseri'nin taraftar çekme isteği. Bildiğiniz gibi stadın dolmamasından şikayetçi Kayseri yönetimi ve tabi ben de. Dün ki gibi büyük maçlarda stadı doldurmak için herşeyi yapıyorlar. Dün ki maçın bilet fiyatları 10-20-50 Tl arasındaydı. Ayrıca maç giriş saati ve çıkış saatinde tramvay ve otobüsler bedavaydı. Halkı stada çekmek için her şey vardı. Taraftarda bu maçta stadı tamamen doldurdu. Ee statda doldu şimdi maça geçelim.

Kayseri maçın başında hemen Galatasaray kalecine gitmeye başladı. İlk 5 dakika her iki takım pozisyonlar buldu. Sonrasında ise Kayseri'nin oyuncu kontrol eden ve sahada gücünü hissettiren bir oyunu vardı. Tam anlamıyla pas yapmayı düşünen, topu çok olumlu kullanan bir takım Kayseri. Bu topu kullanmada Selim Teber'den başlıyor. Bir çok pozisyonda Selim defansın içine kadar gelerek topu alıyor ve topu o dağıtıyor. Oyunu kuran adam Selim Teber. Orta sahada dün ki maçta Selim'in rol arkadaşları Santana ve Abdullah'tı. Benim çok beğendiğim Furkan sakatlığı sebebiyle yoktu. Ama Kayseri orta sahasının bu oyunu ne kadar bildiği maç içinde ortaya çıktı. Santana 2 tane net pozisyon yakaladı, özellikler biri evlere şenlikti gidip Ufuk'a teslim etti topu , Abdullah'ın ise bir pozisyonu vardı. Orta saha oyuncuları her daim işin içinde Kayseri'de. Sahaya ilk çıkışta 4-3-3 sisteminde görülen 2 kanat oyuncusu Mehmet Eren ve Ömer Şişmanoğlu ise çok zorladırlar. Onlarda bir çok pozisyona girdi. Ömer sağ kanattan bir çok pozisyona girdi ancak pozisyon tercihlerini çok erken kullandı. Ceza sahasına girer girmez şut kullandı. Mehmet Eren ise net bir pozisyonda ayağı dolandı. Zalayeta ise maçın son dakikalarında etkinliğini arttırdı. Pozisyonlara giren adam oldu. Maçın ilk yarısında vücudunun herhangi bir yeriyle bile dokunsa gol olacak pozisyondan sonra, hücumlarda yan rol oynamıştı. Son dakikalarda ise pozisyonları zorlayan adam oldu. Ancak Kayserispor'un bu maçta gol atamamasının sebebi Zalayeta'nın hiç kariyeri boyuncu hedef adam olmaması, birinci adam olmaması ve hiç bir zaman bir takımın en çok gol atan oyuncusu olmaması. Şimdi de fizik gücü yetersiz kalıyor bazı pozisyonlarda. Ancak takıma katkısı olacaktır tabi. 2 yıl önce ki Nonda gibi olabilir Kayserispor'da. Ama Kayserispor bu zaafı daha 2-3 hafta öncesinden görüp Kujoviç le anlaşmışlardı. Kujoviç'in bu takıma çok daha fazla opsiyon tanıyacağı belli. Hem fizikli ve kuvvetli bir oyuncu, hem de ayaklarına hakim oyunu biliyor. Tekrar söylemeye gerek yok burda  yazmıştım zaten.

Yalnız Kayseri'de öyle bir adam var ki apayrı bir şey oynuyor. Hasan Ali Kaldırım, Maicon, Dani Alves bunlardan hiç bir eksiği yok Hasan Ali'nin. Sol kanadı inanılmaz kullanıyor. Hem defansı, hem ofansı eksiksiz yapıyor. Hücuma bilerek katılıyor, hızlı ve topa hakim bir futbolcu. 90 dakika hiç durmadan gitti geldi. Galatasaray'ın sağ tarafını inanılmaz rahatsız etti. Öyle ki bir pozisyonda Hasan Ali'yi tost yaptılar. Hasan Ali'nin bir de şöyle bir özelliği var kaptığı toplarda içeri katedebiliyor. Kanada kaçmıyor hemen.

Kayserispor oyunu çok iyi açıyor, çok rahat pozisyona giriyor. Kujoviç'in gelişiyle dahada rahatlayacaklar. Ancak Kayseri'nin başka 2 transfere daha ihtiyacı var. Biri orta sahada bir kesici lazım. Daha düz bir oyuncu, mücadeleci. Dün ki maçta Neill bir ara 60 metre top sürdü, bir kaç kez daha böyle rahat rahat çıktı. Kayseri'nin orta sahası nasıl bu kadar boş olabilir diye düşündüm. Bir de hücumcu sağ bek lazım. Sağ bekte Hamza oynadı dün, onun dışında o bölgede Serdar ve ye Önde görev alıyor. Daha hücumcu, daha opsiyonlu bir oyuncu lazım. İlla ilk 11 olması gerek değil, sadece bir opsiyon. Bunlar giderilirse Kayseri şampiyonluğu oynar.

Galatasaray ise evlere şenlik. Topu alıp, sorumluluk üstlenen yok takımda. Oyun kurmaktan acizler. Sağında ki adamı topu atamıyorlar, oyun kurulurken gelip topu alıp, oyuna sokan yok. Şu takımda da bu sorumluluğu alacak kimse yok. Hiç kimsenin kaderi belli değil kadroda. Galatasaray'da aslında çok konuşulacak  bir şey yok. Oyununu ileriye götürmedi, alınan 1 puan takım iyi yönde dedirtiyorsa o zaman oturup daha uzun soluklu düşünmek lazım. Bir önceki Galatasaray yazımda da yazmıştım, forvet oyuncusu olmayan Galatasaray'da alt yapıyı gören Tugay'ın Anıl ve Cem'e hiç şans vermemesi, tabi teknik direktör o mu diyebilirsiniz ama Tugay'ında söz hakkı epey vardır bu konularda. Sahada mücadele eden, etkili olmaya çalışan tek Galatasaraylı Sabri'ydi oda oyundan alındı nedense ? Ali Turan'ı çıkartıp onu beke çekmek ve ya Barış'ı çıkartıp Ayhan-Sabri kalmak varken ilginç bir tercihti.
Bir de Emre Çolak'la ilgili bir şey var. Dün Hasan Şaş yayında söylemişti ' Hagi, Aragones gibi belirli değişiklikleri var. Emre her maç 60 gibi oyuna giriyor.' demişti bir bakayım dedim. Emre Hagi geldiğinden beri oynana maçlarda sırasıyla, Fenerbahçe maçında 78'de, Antalyaspor maçında 61'de,  Trabzon maçında 85'de,  Denizli maçında 68'de, Manisa maçında 77'de, Kayseri maçında ise 61'de oyuna girdi. Umarım Emre hariç başka gençlere de güvenilir ve şans verilir.

Dediğim gibi Galatasaray'da konuşulacak bir futbolcu veya söylenecek pek bir şey yok. Elano'da yolcudur artık Misi'den sonra. Ruh halinin çok iyi olduğunu düşünmüyorum.
Bir de Misi'nin kadro dışı olayına değinelim. Bu konuda ne Hagi'de, ne de Misimoviç'de suç var. Suç yönetimin; şunu öğretemedik bir türlü, sadece Galatasaray için geçerli değil bu bütün kulüplerimiz için geçerli. Rijkaard varken teknik direktörün istediği transferler yapılmıyordu, Misimoviç alında Rijkaard'a. Ne sistemine uyar Rijkaard'ın ne de isteklerine. 'Yeni Hagi' olarak geldi bir de Misi. Neyse Rijkaard gitti, ne olacak, ne bitecek diye beklenirken yine bir hata geldi yönetimden. Siz dünya markası bir hocayı gönderiyorsunuz, takım kötü durumda sizin artık takıma göre hoca getirmeniz lazım. Takımınızın en büyük yıldızı Arda sakat, Baroş belli değil, Elano'nun ruh hali belli, Kewell var-yok. Geriye Misimoviç kalıyor. Misimoviç'in bir takımı nerelere getirebileceğini hepimiz biliyoruz, bütün takımı oynatabilen, bir frikikle maçı çevirebilen bir futbolcu. Böyle oyuncuları oynatabilecek bir hoca getirilmeliydi. Hagi'ye verdiler 'yeni Hagi'yi ama olmadı. Hagi'yle yeniden doğması beklenen Servet 'tınn'. Hagi'nin gelişiyle tek artı performans gösteren oyuncu Pino. Yönetim artık git ya..

Sonuç olarak şu var; Galatasaray bu sezon şampiyonluğu unutsunlar, ama bir teselli Kayseri böyle giderse zirvede sarı-kırmızı renkler yine görülecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder